Türkiye’nin Sıfır Atık Projesi kapsamında yerli imkanlarla üretilen geri dönüşüm otomat makineleri büyük bir adım olarak değerlendiriliyor. Bu makineler, pet ve metal içecek ambalajlarının geri dönüşüm sürecini kolaylaştırmak için tasarlandı. Üzerlerinde bulunan güvenlikli mürekkep ve logolu etiketler sayesinde doğrulama başlıkları, yerli olarak üretildi ve Ocak 2024’ten bu yana kullanımda.
Nero Grup ve GDS Teknoloji tarafından üretilen bu otomat makineleri, yurt dışında kullanılan Alman ve İsveç üretimi makinelerle birlikte pilot bölgelerde test edildi. Bu süreçte 2500 farklı tipte 1,6 milyon şişe toplandı, bu da projenin başarısını ve etkinliğini gösteriyor.
Sıfır Atık Projesi çerçevesinde getirilen depozito ücreti sistemi, vatandaşların tek kullanımlık içecek ambalajlarını geri dönüşüme teşvik etmeyi amaçlıyor. Bu adım, Türkiye’nin sürdürülebilirlik hedeflerine ve çevre koruma çabalarına önemli katkı sağlayabilir.
Nero Grup ve GDS Teknoloji’nin geliştirdiği yerli ürünler, Türkiye’nin geri dönüşüm altyapısını güçlendirmek ve sıfır atık hedeflerine katkıda bulunmak için önemli bir adım olarak öne çıkıyor. Yerli olarak üretilen depozito iade otomatları ve doğrulama üniteleri, 4 farklı dalga boyundaki yeni nesil etiketleri okuyabilme özelliğiyle dikkat çekiyor. Bu teknolojilerin tamamı Türk mühendisleri tarafından tasarlanmış, geliştirilmiş ve test edilmiş durumda.

Alican Ökçün’ün ifadelerine göre, bu yerli ürünler sayesinde Türkiye, depozito iade otomatı ve doğrulama ünitesi ihtiyacını büyük ölçüde yerli kaynaklarla karşılayabilecek kapasiteye sahip olacak. Yıllık üretim kapasiteleri, 8 bin depozito iade otomatı ve 17 bin doğrulama ünitesi olarak belirtilmiş. Bu ürünlerin üretiminde kullanılan tüm elektronik kartlar, yazılımlar ve donanımlar da Türkiye’de üretilmiş ve uluslararası standartlara uygun şekilde sertifikalandırılmış.
Ökçün ayrıca, Türkiye’de yılda 18 milyar şişe toplanması hedefine katkı yapmayı ve en az yüzde 40’ını geri dönüşüme kazandırmayı hedeflediklerini belirtti. Bu çabalar, ülkenin çevre koruma ve sürdürülebilirlik alanındaki taahhütlerini desteklemeye yönelik önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.