Yapay Zeka
0

ELIZA ve Joseph Weizenbaum’un Hikayesi: Yapay Zekanın Etik Boyutları

ELIZA ve Joseph Weizenbaum’un Hikayesi

ELIZA ve Joseph Weizenbaum'un Hikayesi

İnsanlarla tıpkı bugün olduğu gibi sohbet eden bu bot, ne oldu da mucidini kendisine düşman yapmıştı? Ya da sanılanın aksine Joseph Weizenbaum, onun değil, teknolojinin düşmanıydı. ELIZA, basit bir dil işleme programıydı. MIT’nin laboratuvarlarında dünyanın ilk sohbet botu ELIZA’yı geliştiren Joseph Weizenbaum, yapay zekânın sınırlarını keşfederken aslında insan doğasına dair çarpıcı gerçeklerle de yüzleşmişti.

ELIZA ve Joseph Weizenbaum'un Hikayesi: Yapay Zekanın Etik Boyutları

ELIZA, kullanıcının cümlelerindeki anahtar kelimeleri yakalayarak sorulara dönüştüren bir sistemle çalışıyordu. Tıpkı ChatGPT ile gerçekleştirdiğimiz sohbet tadında, ELIZA’ya da “Hayat çok kötü” dediğimizde, “Neden kötü hissediyorsun?” diye sorarak diyaloğu sürdürebiliyorduk. Weizenbaum bu deneyi başlattığında, amacı insanların bir makineyle nasıl etkileşim kuracağını gözlemlemekti. Ancak ELIZA’nın yarattığı etki, beklenmedik boyutlara ulaşmıştı.

Programın en ünlü senaryosu DOCTOR, psikoterapist Carl Rogers’ın yansıtıcı dinleme tekniklerini taklit ediyordu. İnsanlar, ekran karşısında bir terapistle konuşuyormuşçasına duygularını ELIZA’ya açıyorlardı. Bu durum ise Weizenbaum’u derinden rahatsız etmişti. İnsanların, hiçbir gerçek anlayış yeteneği olmayan bir yazılıma bu kadar kolay güvenmesi, onu yapay zekânın etik boyutunu sorgulamaya sevk etti. “ELIZA Etkisi” adını verdiği bu olgu, insanların teknolojiye atfettiği anlamın, tehlikeli bir yanılsamaya dönüşebileceğini anlatmaya çalışıyordu.

Weizenbaum, ELIZA’nın başarısının ardından kariyerinde radikal bir dönüşüm yaşadı. 1976’da yayımladığı Computer Power and Human Reason adlı kitabında, insan ile makine arasındaki ontolojik farkı vurguluyordu. Ona göre bilgisayarlar, yalnızca “hesaplama” yapabilirdi. İnsanın sahip olduğu “yargı” yetisi ise deneyimlerden, ahlaki değerlerden ve tarihsel bağlamdan besleniyordu. Bu sebeplerle Weizenbaum, yapay zekânın insan hayatının belirli alanlarına müdahalesini “ahlaki bir sapkınlık” olarak nitelendirmeye başlamıştı.

ELIZA ve Joseph Weizenbaum'un Hikayesi: Yapay Zekanın Etik Boyutları

Herkes, bu görüşlerinden sonra Weizenbaum’u teknoloji düşmanı ilan etti. Ancak, Weizenbaum’un öngörüleri günümüzde ChatGPT gibi dil modelleriyle yeniden gündeme geliyor. Günümüzde insanlar, bu araçlara duygusal bağlanıyor, kişisel sorunlarını anlatıyor ve hatta fal bile baktırıyor. Özellikle TikTok gibi platformlarda “ChatGPT’ye şunu sorun, verdiği cevaba inanamayacaksınız” gibi birçok akımı görmek mümkün. Hâl böyle olunca, Weizenbaum’un neden böyle düşündüğünü anlamamak elde değil.

Weizenbaum’a göre insanlık, teknolojiyi yönetmek yerine ona boyun eğdikçe, kendi insanlıklarını da kaybediyor. Bu düşüncesini çok çarpıcı bir örnekle destekliyor: Bir askerin, drone ile öldürdüğü insanları görmemesi, vicdani sorumluluğunu azalttığı için onu daha duyarsız bir hâle getirebiliyor. Aslında o, teknolojik ilerlemeye değil; onun, insani değerlerin önüne geçmesine karşıydı.

“Bilgisayarlar bize ne yapmamız gerektiğini söylememeli, sadece nasıl yapacağımızı göstermeli” fikrine hâkim olan mucit, ELIZA’yı yaratmasına rağmen yapay zekânın karanlık potansiyelini ilk görenlerden biriydi. Artık ChatGPT ile sohbet ederken belki Weizenbaum’un şu sözlerini hatırlarız: “Bir şeyi yapabiliyor olmamız, yapmamız gerektiği anlamına gelmez. İnsan olmanın anlamını korumak, teknolojiden daha değerlidir.

Kaynaklar:

ELIZA ve Joseph Weizenbaum'un Hikayesi: Yapay Zekanın Etik Boyutları

  • 1
  • 2
  • 3

Benzer yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.

Sponsor
Yazılar