Haberler
0

Karbon Yakalama: Yanlış Yolda Mı?

Son yıllarda, temiz enerji kaynakları ve karbon salınımını azaltmaya yönelik çözümler arasında sıkça gündeme gelen bir teknoloji var: Karbon yakalama. Ancak, yeni yapılan bir araştırmaya göre, bu teknoloji etkisiz olmanın yanı sıra, bazı açılardan daha zararlı bir çözüm olarak değerlendiriliyor. Araştırmaya göre karbon yakalama bir para israfı.

Stanford Üniversitesi’nden bilim insanları tarafından gerçekleştirilen bu çalışmaya göre, dünya genelindeki çoğu ülke, 2050 yılına kadar enerji ihtiyacını tamamen rüzgar, güneş, jeotermal ve hidroelektrik enerji kaynaklarından karşılayabilirse, hem enerji maliyetlerini düşürebilir, hem de hava kalitesini iyileştirip iklim değişikliğini yavaşlatabilir. Üstelik bu faydaların, karbon dioksit (CO2) yakalama teknolojilerinin maliyetinin çok daha düşük bir kısmı ile elde edilebileceği vurgulanıyor.

Araştırmanın baş yazarı, inşaat ve çevre mühendisliği profesörü Mark Jacobson, karbon yakalama teknolojisini destekleyenlerin genellikle “her ikisine de yatırım yapalım” yaklaşımını benimsediğini ifade ediyor. Ancak Jacobson, bunun mantıklı olmadığını, esas amacın fosil yakıtlı enerji santrallerinin kapatılması olması gerektiğini belirtiyor. Jacobson, karbon yakalamaya yapılacak yatırımın yenilenebilir enerji projelerine yönlendirilmesi gerektiğini savunuyor.

Karbon yakalama sistemlerinin yenilenebilir enerji ile çalıştırılması fikri de son zamanlarda tartışma konusu oldu. Ancak araştırmacılara göre bu yaklaşım da mantıksız. Gerçekten de, aynı enerji ve paranın bacayı tamamen kapatmak için harcanabileceği düşünülünce, neden bacadan çıkan bir miktar CO2’yi yakalamak için kaynak israfı yapılsın ki?

Hava Kirliliği ve Sağlık Sorunları

Hava Kirliliği ve Sağlık Sorunları

Tongaya düşülmemeli. Her yıl en az yedi milyon insan, hava kirliliği nedeniyle hayatını kaybederken, yüz milyonlarca insan bu durumdan olumsuz etkileniyor. Hava kirliliğinin %90’ı enerji üretimiyle bağlantılı. Küresel ısınma ise şimdiden büyük hasara yol açmış durumda ve bilim insanları, küresel sıcaklık artışını 1,5°C ile sınırlayabilmek için 2030’a kadar sera gazı emisyonlarının %80’inin ortadan kaldırılması gerektiğini vurguluyor. Ayrıca, 2035-2050 yılları arasında geri kalan emisyonların da sıfırlanması gerekiyor.

Bu üç büyük soruna karşı hızlı, düşük maliyetli ve eşzamanlı çözüm sunabilecek adımlara ihtiyaç duyuluyor. Jacobson’a göre “mucizevi” bir teknolojinin ortaya çıkmasını beklemek ya da etkisiz hatta zararlı olabilecek teknolojilere yönelmek zaman kaybından başka bir şey değil. Jacobson, dünya genelinde yakalanan karbondioksitin yüzde 82’sinin, petrol çıkarımını artırmak için kullanıldığını belirtiyor.

Bu süreçte yakalanan karbondioksitin yüzde 30 ila yüzde 40’ı doğrudan atmosfere geri salınırken, elde edilen ekstra petrol nedeniyle bu oranın toplamda yüzde 50 ila yüzde 120’ye kadar çıkabileceği ifade ediliyor. Jacobson, küresel ısınma, hava kirliliği ve iklim krizi gibi insanlığı tehdit eden riskleri ortadan kaldırmak için kısıtlı bir zamanın olduğunun altını çiziyor.

Nükleer Enerji ve Diğer Çözümler

Nükleer Enerji ve Diğer Çözümler

Jacobson, karbon yakalama teknolojileri ve mavi hidrojen gibi faydasız çözümlerin fosil yakıt endüstrisi tarafından desteklendiğine dikkat çekiyor. Bu endüstrinin amacı, kömür, petrol ve fosil gaz kullanımına devam etmek iken, yeni nesil nükleer enerjinin de bir çözüm olmadığını zira zaman ve maliyet dezavantajı taşıdığını vurguluyor. Genel olarak, bir nükleer santrali tam kapasitede faaliyete geçirmek 10 ila 21 yıl arasında değişiyor ki bu da acil çözüm gerektiren üç büyük sorun için oldukça uzun bir süre.

Üstelik, birim enerji maliyeti açısından yeni rüzgar ve güneş enerjisinden 5 ila 8 kat daha pahalı. Yapılan çalışma, mucizevi bir teknoloji aramak yerine, rüzgar, su ve güneş enerjisi (WWS) teknolojilerine odaklanılmasını öneriyor. Bilim insanlarına göre bu enerji sistemleri, mevcut elektrikli araçlar, enerji depolama ve modern iletim hatlarıyla birleştirildiğinde dünya çapında düşük maliyetle üç temel sorunu çözme potansiyeline sahip.

Bilmeyenler için WWS tanımlaması, rüzgar enerjisinden (karasal ve deniz üstü rüzgâr enerjisi), su enerjisinden (hidroelektrik, gelgit ve okyanus akıntısı enerjisi, dalga enerjisi, jeotermal enerji ve jeotermal ısı), güneş enerjisinden (güneş fotovoltaik elektrik, yoğunlaştırılmış güneş enerjisi ve ısı, doğrudan güneş ısısı) elde edilen enerjiyi içeriyor.

Karbon Yakalama: Yanlış Yolda Mı?

Bilim insanlarına göre, dünya genelinde WWS ile kullanılan enerji, yüzde 54’ten fazla azalabilir. Bu azalma, birkaç ana sebepten kaynaklanıyor: elektrikli araçların yakıtlı araçlara kıyasla daha verimli olması, elektrikli ısı pompalarının hava ve su ısıtma için yakıtlı ısıtıcılar yerine daha verimli çalışması, elektrifikasyon sayesinde sanayinin daha verimli hale gelmesi ile fosil yakıtlar ve uranyum elde etme için gerekli enerjinin ortadan kalkması. Bunun üzerine, WWS sistemi, birim enerji başına maliyeti ortalama yüzde 11 oranında daha da düşürerek dünya çapında yıllık enerji maliyetlerini yüzde 60 oranında azaltma potansiyeline sahiptir.

Elbette araştırmacılar bunu dünya genelinde, en temelden zirveye bir çözüm olarak savunuyor. 2050 yılına kadar böylesi küresel bir WWS sistemini kurmak için gerekli ön sermayenin 58 trilyon dolar olacağı hesaplanıyor. Ancak yıllık 10 trilyon dolarlık enerji maliyeti tasarrufu sayesinde, geri ödeme süresinin altı yıldan daha kısa olacağı vurgulanıyor.

Benzer yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.

Sponsor
Yazılar