Bolivya’nın Teleferik Devrimi: La Paz’daki Başarı Hikâyesi
Bolivya, başkenti La Paz‘da şehir içi ulaşımı kolaylaştırmak amacıyla büyük bir teleferik sistemi kurma kararı aldığında, birçok kişi bu projeye şüpheyle yaklaştı. Genellikle kayak merkezleri ve turistik alanlarla ilişkilendirilen teleferikler, şehir içi toplu taşıma için geçerli bir alternatif olarak görülmüyordu. Ancak Bolivya’da yaşanan gelişmeler, bu algıyı değiştirmeye başladı. Günümüzde, hem Latin Amerika’nın diğer ülkelerinde hem de Avrupa’da benzer projelerin hayata geçirildiğini gözlemliyoruz.
La Paz’ın Teleferik Sistemi: Mi Teleférico
La Paz’ın sembolü haline gelen teleferik sistemi Mi Teleférico, 2014 yılında yolcu taşımaya başladı. İlk aşamada üç hat ile hizmet vermeye başlayan bu sistem, zamanla genişleyerek 2018 yılında ikinci fazın tamamlanmasıyla etkileyici bir teleferik ağına dönüştü. Bugün, neredeyse tüm şehri kapsayan Mi Teleférico, 30 kilometrelik uzunluğuyla 2018 yılında Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi. Ancak Mi Teleférico’nun en büyük başarısı, La Paz’daki ulaşım sorununa gerçek bir çözüm sunması oldu. İlk duyurulduğunda kullanışlılığı tartışma konusu olsa da, teleferik sistemi ilk 10 yılında 520 milyondan fazla yolcu taşıdı.
Ulaşımda Değişim: Seyahat Sürelerinin Kısalması
Avrupa’da şehirleri saran metro hatlarına aşina olsak da, Latin Amerika’nın birçok ülkesinde raylı sistemlerin kullanımı oldukça sınırlıdır. Genellikle toplu taşıma otobüs ve minibüslere dayanmaktadır. Son yıllarda yeni metro hatları kurulmuş olsa da, bu hatlar genellikle şehir merkezleri ve daha zengin bölgelerle sınırlı kalmaktadır. Tepelik bölgelerdeki semtlerin bu sisteme entegre edilmesi ise zor bir durumdur, bu da ekonomik ayrımı derinleştirmektedir. And Dağları üzerinde yer alan ve engebeli bir coğrafi yapıya sahip olan La Paz, on yıl öncesine kadar bu ayrımın en belirgin olduğu şehirlerden biriydi. Ancak Mi Teleférico ile birlikte şehirler arası ulaşım daha iç içe geçmiş bir hale geldi. La Paz’daki ortalama seyahat süresi yüzde 22 azaldı. Daha da önemlisi, şehrin yüksek ve uzak bölgelerinde yaşayanlar için seyahat süreleri neredeyse dörtte birine düştü. Örneğin, minibüsle 45 dakika süren bir yolculuk artık teleferikle sadece 10 dakika sürmektedir. Bu durum, yüksek rakımlı bölgelerde yaşayan insanların şehir merkezindeki iş ve ticaret alanlarına ulaşımını kolaylaştırmaktadır.
Düşük Kurulum Maliyeti: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Cazibe
Metro ile teleferik sistemlerini kıyasladığımızda, metronun birçok alanda daha üstün olduğunu görebiliyoruz. Kapasite, hız ve düzenli bakımın kolaylığı gibi konularda metro daha avantajlıdır. Ancak teleferik sisteminin metroya göre önemli bir avantajı vardır: düşük kurulum maliyeti. Halat sisteminin ve elektrik motoruyla çalışan çarkların kullanımı sayesinde teleferik sistemleri, basit yapılarıyla metroya kıyasla çok daha az maliyetle inşa edilebilmektedir. La Paz’daki teleferik ağının kurulum maliyeti kilometre başına ortalama 23 milyon dolar olarak belirlenmiştir. Öte yandan, La Paz ile benzer coğrafi ve yapısal özelliklere sahip olan Bogotá ve Medellín gibi Latin Amerika şehirlerinde metro hatlarının maliyeti ise ortalama 90 milyon dolar civarındadır. Ayrıca, teleferik ağının kurulum süresi de metroya göre oldukça kısadır; istasyonlar ve taşıyıcı kuleler için betonarme yapılar inşa edilmesi yeterlidir ve bu süreç genellikle birkaç ay içinde tamamlanabilir. Nitekim, La Paz’da altı yıl gibi kısa bir sürede 10 hatlık büyük bir teleferik ağı kurulmuştur. Bu durum, teleferiği özellikle Latin Amerika gibi gelişmekte olan ülkeler için cazip bir alternatif haline getirmektedir. Kolombiya ve Uruguay gibi ülkelerde benzer projelerin hayata geçirilmeye başlandığını görmekteyiz.
Teleferik Sisteminin Tamamlayıcı Rolü
İstanbul, Londra veya Paris gibi büyük metropollerde, teleferiklerin ana ulaşım aracı olarak kullanılması pek olası değildir. Ancak teleferik, belirli bölgelerde metro hatlarını birbirine bağlayarak tamamlayıcı bir unsur olarak işlev görebilir. Bu yönde projelerin ortaya çıkmaya başladığını görmekteyiz. Örneğin, Paris’te bir otoyolun iki tarafındaki semtleri birbirine bağlamak için bir teleferik hattı inşa edilmektedir. Bu teleferik, otoyolun iki tarafındaki metro duraklarını birleştirecek ve otoyolun altına tünel açmak yerine daha düşük maliyetli bir alternatif sunacaktır. Ayrıca, yolcu hacminin düşük olduğu bölgelerde teleferik hatları köprü alternatifleri olarak da kullanılabilmektedir. Örneğin, Fransa’nın Brest şehrinde yeni bir eğlence alanını şehir merkezine bağlamak için bir teleferik hattı inşa edilmiştir. Londra’da ise, yine nehir ile ayrılan iki bölge arasında hızlı ulaşım sağlamak amacıyla bir teleferik kurulmuştur. Her ne kadar Londra’daki teleferik hattının kullanımı beklentilerin altında kalmış olsa da, bu örnekler, teleferiğin şehir içi toplu taşımada geçerli bir çözüm olarak görülmeye başlandığını göstermektedir. Gelecekte bu tarz projelerin sayısının artması beklenmektedir.