Siyanür, karbon ve üçlü bağ ile bağlanmış bir azot içeren C≡N grubuna sahip kimyasal bileşiklerin genel adıdır. Bu grubun diğer bir adı da siyano grubudur. Endüstride kullanılmak üzere organik ve inorganik çeşitleri üretilen siyanürler mevcuttur. Örneğin, potasyum siyanür gibi çok zehirli inorganik siyanürler ve asetonitril gibi düşük toksisiteli organik siyanürler bulunur. Ancak, her siyanür yüksek oranda zehirli değildir.
Organik siyanür bileşikleri nitril olarak adlandırılır ve genellikle düşük toksisiteye sahiptir. Bazı ilaçlar, örneğin sitalopram, fadrozol ve ledrozol gibi, bu gruba örnektir. Ayrıca, doğal olarak siyanür üreten birçok bitki, bakteri, mantar ve böcek bulunmaktadır. Kiraz, badem, kayısı, şeftali ve erik çekirdekleri ile fasulye, patates, turp, lahana, şalgam, brokoli ve mısır gibi bitkiler, otçul hayvanlara karşı doğal bir savunma mekanizması olarak siyanürlü bileşikler üretir.
Endüstride, genellikle taşıma ve depolama güvenliği nedeniyle toksik sodyum siyanür ve trityum siyanür tuzları, demir-çelik ve maden sanayii gibi çeşitli sektörlerde kullanılır. Hidrosiyanik asit (HCN, hidrojen siyanür) gaz halinde saklanır ve akrilik lif, plastik üretimi ve sentetik kauçuk uygulamalarında sıklıkla kullanılır. Hidrosiyanik asit, 28 derecede kaynar ve acı badem kokusuna sahiptir. Siyanürün en tehlikeli ve zehirli formlarından biridir.
Kullanım Alanları
Altın ve gümüş gibi kıymetli metallerin üretiminde, siyanür liçi prosesi yaygın bir şekilde kullanılır. Bu, siyanür liçinin yüksek verimliliği ve hızı nedeniyle tercih edilir. Kıymetli metaller, alkali koşullarda seyreltik siyanür çözeltisinde çözündürülür. Bu amaçla, NaCN tuzu gibi siyanür türleri en uygun olanlarıdır. Liç prosesi sırasında, altın siyanürle bileşik yaparak sıvı faza geçer. Temel reaksiyonlar şu şekildedir:
4 Au + 8 NaCN + O2 + 2 H2O → 4 NaAu(CN)2 + 4NaOH
2 Ag + 2 CN– + O2 + 2H2O → 2 Ag(CN)2 + H2O2 + 2 OH–
Ortamın pH’ı asitleşirse, NaCN bozunarak HCN’ye dönüşür. Bu durumda, siyanür gaz formuna dönüşerek çevre ve yaşayan canlılar için tehlike oluşturabilir. Bu nedenle, güvenlik sağlanması için NaCN’nin bulunduğu ortama kireç ilave edilerek pH’ı 10-11 civarında tutulur. Bu önlem, çevresel etkileri ve insan sağlığını korumak için alınır.
Siyanür Zehirlenmesi
Yüksek miktarda siyanür, insanlar da dahil olmak üzere birçok hayvan için tehlikeli olmasına rağmen, iz düzeylerde insan vücudunda ve çeşitli yiyeceklerde bulunur. Vücutta depolanmaz ve kanserojen değildir. Günümüzde, en çok sigara dumanı ve yangınların dumanı solunarak maruz kalınır. Siyanür, kanda bulunan methemoglobine geri dönüşümsüz bir şekilde bağlanarak etkisini gösterir. Bu özellik, kanın dokulara yeterli oksijen taşıyamamasına ve sonuç olarak hipoksi ve nihayetinde hipoksik şok ve ölüme neden olur. Oksijen mevcut olabilir ancak kanda taşınamaz, bu da vücudun adeta oksijen havuzunda boğulduğu anlamına gelir.
Tedavi
Siyanür zehirlenmesinin tedavisinde amaç, zehirli maddenin zararsız bir metaboliteye dönüştürülmesidir. Günümüzde siyanür zehirlenmesi tedavisinde hidroksikobalamin kullanılır. Bu madde, siyanüre bağlanarak, böbrekler yoluyla vücuttan zararsızca atılabilen siyanokobalamine dönüştürülmesinde rol oynar. Hidroksikobalamin’in eski tedavi yöntemlerine kıyasla en büyük avantajı, methemoglobin oluşumunu engellemesidir.
Daha eski bir tedavi yöntemi ise hastaya sodyum nitrit verilmesidir. Bu madde, siyanürle rekabet ederek methemoglobin’e bağlanır ve böylece siyanür methemoglobine bağlanamaz. Ardından, verilen sodyum tiyosülfat, siyanürle reaksiyona girerek tiyosiyanata dönüşür. Tiyosiyanat vücut için toksik değildir ve böbreklerden atılır.