Metalurjik Açıdan; La Casa De Papel

Tüm dünyayı kasıp kavuran bir dizi olan La Casa De Papel üzerine çokça eleştiri, beğeni veya yorum yapıldı. Ben tüm bu değerlendirmelerin dışında bir analiz yapmak istedim. İzlerken de dikkatimi çekmişti. Bir süredir de verilen teknik detaylar birer kurmaca mı diye araştırıyordum. La Casa De Papel dizisinde ilk soygun biraz diplomasi zaferi gibi olsa da ikincisinin daha teknik verilerden oluştuğunu kabul etmeliyiz. Bunu dizinin toplamı için söylemesem bile bazı sahneleri için metalurji gözünden söyleyebilirim. Dizinin ardındaki bazı gerçekleri tabi ki normal bölümlerde anlamak imkansız. Bu yüzden Fenomen isimli özel bölümü bize bazı noktalarda yardımcı oluyor.

Senaryoda operasyonun Nairobi’nin yönettiği altın ergitme sahnelerinden, daha doğrusu altın ergitme fikrinden bahsediyorum tabi ki. Professör’ün ya da Palermo veya Berlin’in fikri de olabilir bu. Öncesinde su altında kalan külçelerin ortamı ve dış ortam arasında bir basınç eşitleme işlemi yapılıyor.

Altın külçeler bir kanal (tünel) yoluyla dışarı çıkarılıyor. Külçe olarak taşınmasının hayli zor olacağı düşünülüyor tabi. Bu yüzden ne yapmak lazım; hacmi azaltmak gerek. Azaltmanın tek yolu altını ergitmek ve daha küçük parçacıklar haline getirmek. Bunu daha küçük bir kalıba dökerek yapabilirsiniz ancak bu da küçük bir boyut vermeyebilir. Bu yüzden onu sıvı halden sonra topaklaştırmalısınız. Metalurjik deyimle aglomerasyon yapmak zorundasınız.

Aglomerasyonun 4 çeşidi vardır; sinterleme, briketleme, nodülleme ve peletlemedir. En popüler olanı ise sinterleme işlemidir. Bu duyduğunuz bir kavram olabilir. Ancak dizide kullanılan yöntem peletleme tekniğidir. Çünkü açıklamalarda basınçlı su kullanımından bahsediliyor. Sinterlemede hiç bir katkı maddesi kullanmaksızın hacim büyümesiyle birleşim olurken peletlemede katkı malzemesi ve su kullanılır. Katkı malzemeleri bentonit, olivin, bildiğimiz kireç taşı veya dolomit olabilir. Bu konuda net bilgi verilmiyor. Çok ayrıntıya girmemiş muhtemelen. Tabi ki bu konu toz metalurjisinin altında bir konu. Örneğin demir çelik üretiminde toz malzemenin kullanımındaki bazı sakıncalar sebebiyle tozların topaklar haline getirilmesi amaçlanır. Aslında mantık benzer. Nairobi’nin anlatımına göre köpüklerin bunu topaklaştırdığını söylüyor, sonra da sudan arındırıldığında küçük sarı küreleri görüyorsunuz.

Gelelim malzememize; dizinin orijinaline göre altın ergitilmesi işlemi. Ancak arka planda fiyatı pahalı olduğu ve rengi tuttuğu için pirinç kullanılmış. Altının ergime noktası: 1064°C, pirinç alaşımının ergime noktası ise 900-950°C arasında değişmekte. Pirinç bakır ve çinko alaşımı olduğu için kompozisyon ve türe göre farklılıklar gösterebilmektedir. Hatta dizide öylesine ironi yapmışlar ki altınları tanımlarken küçük pirinç gibi oldular diye benzetme yapıyorlar.

Bu döküm ve peletleme işlemi de belirli bir tecrübe de gerektirdiği için kuyumcuda çalışan dökümcüler direkt olarak filmde figüran olarak yer almışlar.

La Casa De Papel dizisinde altın ergitmede kullanılan ocaklar

Ocaklardan bahsetmek gerekirse onu da Profesör’ün planını açıklarkenki sahnesinden ve yine mücevher atölyesinde çalışan ustalardan öğreniyoruz. Ocak, cam seramikten oluşan indüksiyon ocağı. Ancak bu üretim geleneksel metod olarak ark ocaklarında da yapılabilir.

Şunu da söyleyelim; pirinci ergittiklerini biliyoruz ama tabi ki külçeler halinde olanlar taşınma ve maliyet kolaylığı açısından köpükten yaptırılmış. Tabi ki metalurji bilmenin bir faydası da burada ortaya çıkıyor. Çünkü su ile buluşan süngerler belirli bir süre sonra dağılıyor. Suya dayanıklı bir materyal seçilerek hem altın külçelere benzeyen hem de korozyon direnci olan bir materyal seçilebilirdi. Dizinin senaryo kısmında gemi mühendisinden yardım alınmış ama diğer teknik detaylara pek kafa yormamışlar. Kervanı yolda düzmüşler.

Son olarak raflardan bahsetmemiz lazım. Dizinin kamera arkası belgeselinde gördüğümüz üzere altınları koydukları raflar alüminyum profillerden oluşturulmuş ve kaynaklanmış. Bazı birleşim bölgelerinde de perçinler var.

Kırmızı çerçeve: Kaynak yapıları Mavi çerçeve: Perçinler

Ne yazık ki ekibin başına bir talihsizlik (metalurjik problem) daha gelmiş. Su altında kalan raflar pas tutmuş. Çok kısa sürede bu pas oluşumunu beklemiyoruz ama muhtemelen çekimde çok prova yapılmış. Korozyon bilindiği gibi özetle metalin oksite maruz kalması sonucu özelliğini giderek kaybetmesidir. Alüminyum malzemelerde çoğunlukla karşılaşılan korozyon türleri; Atmosferik korozyon, galvanik korozyon, çatlak korozyonu, çukurcuk korozyonudur. Bu filmdeki korozyon çeşidi su ile temasın ilk evresi çukurcuk korozyonu ama henüz başlangıcı veya halk arasındaki ismiyle su korozyonudur.

(Daha fazla korozyon bilgisi için şu linke bakabilirsiniz: https://malzemebilimi.net/korozyon-nedir-korozyon-turleri-nelerdir.html)

Bu problemin giderilmesi için asit kullanıyorlar aslında. İyi bir yöntem buluyorlar ama leke bıraktığı için yine sorun oluşturuyor. O yüzden bu hataları yaşamamak adına daha saf bir alüminyum kullanılsa (En az %95 saflık) bu sorun yaşanmayabilirdi. Ayrıca piyasadan temin edilecek güçlü pas sökücülerinden kullanılsa iz bırakmazdı. Fenomen belgeselinde bahsedildiği gibi çok da büyük bir sorun değildir fosforik asidin izleri. Biraz abartılmış.

Tabi ki bu bir dizi ama ben de farklı bir bakış olarak olaylara bakmak istedim. Malzeme bilimini her şeyin temelinde sayıyorsak metallerin veya diğer malzemelerin hayatımızdaki varlığına bir daha bakıp şaşırmalıyız. Film sektöründe bile izleyicilerin merakını cezbetmek bir malzeme şekillendirme tekniğiyle mümkün. Bu yüzden malzeme dünyası şekil almaya çalıştığı gibi dünyaya da şekil vermeye devam edecek.