Kod Adı: Nükleer

Nükleer santrallerdeki enerji,  istasyonun merkezinde bulunan reaktörün içinde üretilimiş olan ısıyla sağlanmaktadır. Bu ısı, uranyum atomunun zincirleme reaksiyonunun sonucunda meydana gelir. Atomdan çıkan radyasyon yine atomdan çıkmış olan ısı enerjisinden kat kat yüksek hatta zararlıdır. Ancak özel yapılan binalarda veya kurşun kaplı mezarlarda saklanabilirler. Reaktörde bulunan kontrol çubuklar  açığa çıkan nötronları emme işlemi içindir. Çubuklardan çıkan bu ısı, reaktörün çevresini saran gaz atmosfer tarafından emilir. Isınan gaz, ısı değiştiricideki ufak boruların içinde bulunan suya alınır.

Uranyumun içerisindeki ısı verecek enerji bittikten sonra uranyum çubukları soğuyup, radyasyon normal düzeye ulaşıncaya kadar suyun altında muhafaza edilir. Muhafaza süresi tamamlandıktan sonra uygulanan testler sonucunda  radyasyon seviyesi yüksek olanlar ayrıştırılır.  Radyasyonu normal düzeye inmiş olan katı cisimler toprağa gömülür. Sıvı olanlar ise denizlere veya göllere boşaltılır.

Nükleer Santrallerin Avantajları

  • Nükleer santraller yüksek verimli elektrik üretim kaynaklarıdır, ortalama %92 kapasite ile 7/24 Elektrik Üretmektedirler.
  • Nükleer santrallerin yakıt değişimleri 18 ayda bir yapılır. Sonbahar veya ilkbahar mevsimlerine denk gelecek şekilde yapılır.
  • Hava koşullarından etkilenmeden nükleer santraller elektrik üretimine devam ederler.
  • 1 cm uzunluğundaki lokum boyutlarındaki bir uranyum yakıt peleti 1 Ton kömür ya da 481 m3 doğalgazdan elde edilecek elektriği üretir.
  • Bir nükleer reaktör ile ortalama 782000 evin elektriği karşılanır. Türkiye yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Santralinin bir ünitesi Bursa’nın elektrik ihtiyacını rahatlıkla karşılar.

Nükleer Santrallerin Çevreye Zararları

Nükleer santrallerin çevreye verdiği birçok zarar vardır. Yukarıda da bahsetmiş olduğumuz gibi denizlere ve göllere karışması, bu sebeple de deniz canlılarına zararlar vermesi;  rüzgâr ve yağmurla ise atmosfere taşınarak asit yağmurlarına sebep olması bu zararların başında gelir. Bu etkilerin sonucunda bitkilere ve sulara karışarak insan vücuduna kolaylıkla ulaşır. Bunların sonucunda insan sağlığına olan birçok sebebinden bahsedebiliriz.

Örneğin:

  • Nükleeri soğutmak için kullanılan deniz suyu, sirkülasyon sonucunda deniz canlılarının larva döneminde haşlanarak ölmelerine sebep olmaktadır.
  • Nükleer santrallerin çalışması esnasında ortaya atıklar çıkacaktır. Bu atıklardaki plütonyum ise üst düzeyde bir zehirdir ve kanser nedenidir. Plütonyumların doğada yok olma süresi ise 250 yılı bulur.
  • Nükleer santral çalışırken aynı zamanda Stronsiyum denilen bir maddenin de ortaya çıkar ve bu madde yağışlar nedeniyle toprağa, oradan da bitkilere geçer. Dolayısıyla bu bitkilerden yiyen hayvanların sütüne etki edince bu sütlerden faydalanan insanları da etkilemektedir. Bu madde lösemi nedenlerinden biridir. Doğada yok olma süresi ise 280 yıldır.
  • Bu etkileri gördüğümüz ve 1986 yılında gerçekleşmiş olan Çernobil nükleer faciasının etkileri halen devam etmektedir.
  • Nükleer santral kullanımının getirmiş olduğu diğer bir sorun ise enerji üretim sürelerinin 25-50 yıl ile sınırlı olması ve bu süre sonunda ne olacakları sorunudur. Nükleer atıklarla dolu olan bu santraller potansiyel radyoaktif kirliliğin kaynağı olacaktır. Günümüzde nükleer santral çöplüklerini yok etme konusunda sorunlar yaşayan ülkeler Almanya ve İngiltere’dir.

Bu bağlamda nükleer enerji çalışmaları çevre ve insan sağlığı göz önünde tutularak titizlikle yürütülmelidir. Bu sayede oluşabilecek zararları en aza indirebiliriz.

Asıl hedef ülkenin refah seviyesini ve kalkınmışlık düzeyini yükseltirken insanlara zarar vermemek ve insanların bunlardan faydalanarak yaşamalarını sağlamaktır. Dünyanın sadece bizim olduğunu düşünmeyip gelecek nesillerimize de bırakacak güzel bir dünyanın hayaliyle hareket etmeliyiz.